İmam Hüseyin (a.s)Kerbela Olayı

İMAM HUSEYN (as.)İN KİŞİLİĞİNE KISA BİR BAKIŞ

İmam Hüseyin b. Ali (a.s), meleklerin konduğu, vahyin indiği bir evde; gün boyu gökle temas halinde olan, sabah akşam okunan Kur’an nağmelerine tanık olan tertemiz bir mekânda dünyaya geldi. Allah’ın ayetleriyle ululanan kutsal şahsiyetler arasında serpildi, büyüdü. Berrak risalet kaynağından, Yaradan ile irtibat halinde olmanın tatlı suyunu içti. Şahsiyetinin tuğlalarını, yüksek ahlakıyla ve yüce ruhuyla Rahmet Peygamberi (s.a.a) kalıplara döktü.

Böylece Hüseyin (a.s), ümmet içinde Hz. Muhammed’in (s.a.a) adeta bir sureti oldu.

Ümmet içinde Kur’an’ın yol göstericiliğinde hareket ediyor, risalet düşüncesiyle konuşuyor, yüce dedesinin çizdiği yolda yürüyordu. İnsanlara üstün erdemleri açıklıyor, ümmetin maslahatlarını gözetiyordu.

Ümmeti doğru yola sevk etme, ümmetin iyiliğini isteme ve ümmete yardımcı olma misyonunu hiçbir zaman ihmal etmezdi. Kutsal şahsını, risaletin ve Hz. Resul’ün(s.a.a) istediği canlı bir örnek haline getirmişti.

Sapmışlar için yolu aydınlatan bir nur, susuzlar için bir tatlı su kaynağı, müminler için yaslandıkları bir direkti. Sahillerin dayandıkları bir kanıt, Müslümanların çekiştikleri meselelerde hakkı ortaya koyan bir kriter di.

Allah için öfkelenen, Allah için harekete geçen adalet kılıcıydı. Başkaldırdığı zaman, elinde yüce dedesinin risalet meşalesi vardı, dedesinin dinini ve yüce risaletini savunmayı hedefliyordu.

İmam Hüseyin’in (a.s) benzersiz şahsiyeti üzerinde durup düşündüğümüz zaman şu niteliklerin belirginleştiğini görürüz.

Mütevazılığı

Ebu Abdullah Hüseyin (a.s), yaratılıştan mütevazı ve bencillikten uzaktı. Yüksek bir soya, yüce bir şerefe ve Resulullah (s.a.a) nezdinde özel bir konuma sahip olmasına rağmen, mütevazıydi, alçak gönüllüydü. Ümmet içinde yaşar, yoksullarına burun kıvırmaz, zayıflarına tepeden bakmaz, hiç kimseye karşı üstünlük taslamazdı. Âlemlere rahmet olarak gönderilen yüce dedesini örmek alırdı. Böyle yaparken Allah’ın rızasını kazanmayı, bunun yanında ümmeti güzel birçok haberde, diğer Müslümanlarla kurduğu ilişkilerde tam bir tevazu örneği, engin bir risalet hoşgörüsü sembolü ve kerem sahibi bir şahsiyet olduğu görülmektedir:

Bu kabil haberlerden bazıları şöyledir:

Bir gün bir grup yoksulun yanından geçiyordu. Yoksullar, kuru bir ekmek parçasını yemeye çalışıyorlardı. Onlara selam verdi. Yoksullar, onu kendileriyle birlikte yemeye çağırdılar. Şöyle dedi:”Eğer bu yediğiniz sadaka olmasaydı, sizinle beraber yerdim…” Sonra şöyle dedi: “Kalkın evime gidelim.” Onları evinde yedirdi, giydirdi ve her birine bir miktar para verilmesini emretti.

Diğer bir rivayette de nakledilir ki:

Bir gün Hüseyin (a.s)Suffa’da yemek yiyen yoksulların yanından geçti. Yoksullar, onu yemeğe buyur ettiler. Dedi ki: “Allah büyüklenenleri sevmez.” Sonra oturup onlarla beraber yedi. Ardından onlara: “Ben sizin davetinize uydum, şimdi de siz benim davetime uyun.”dedi. “Evet.” Dediler. Onları alıp evine götürdü ve eşine şöyle dedi: “Sakladığın şeyleri çıkar!”1

Ağırbaşlılığı ve Bağışlayıcılığı

Hz. Resulullah’ın (s.a.a) torunu Hüseyin (a.s), peygamberlik edibiyle edeplenmişti. Dedesinin, kendisine karşı savaşanları ve İslam dinine karşı duranları affettiği günkü ruhunu taşıyordu. Kalbi, bütün insanları içine alacak kadar genişti. İnsanların doğru yolu bulmalarını çok istiyordu. Bu uğurda, sahil insanların bütün kötülüklerini görmezden gelmeye hazırdı. Onun gayesi, Allah’ın rızasını elde etmekti. Günah işleyenlere yaklaşıyor,. Onlara güven veriyor, onların yüreklerine Allah’ın rahmetine yönelik ümit tohumlarını serpiyordu. Kötülük edenin kötülüğüne misliyle karşılık vermezdi; Bilakis ona şefkatle davranır, hak yolu gösterir, onu sapıklıktan kurtarırdı. Şöyle dediği rivayet edilir:

Bir adam şu kulağımdan-sağ kulağını göstererek sövse, sonra dönüp şu kulağımdan da benden özür dilerse, özrünü kabul ederim. Çünkü Emirül-Müminin Ali b. Ebu Talib (a.s) bana, dedem Resulullan’tan (s.a.a) şöyle duyduğunu anlatmıştı:

“Haklı ya da haksız, özür dileyenin özrünü kabul etmeyen kimse, Kevser havuzunun başına gelmez.”2

Rivayet edilir ki: İmam Hüseyin’in (a.s)hizmetçilerinden biri cezayı gerektiren bir suç işler. İmam (a.s), hizmetçinin tedip maksadıyla dövülmesini emreder. Hizmetçi: “Efendim! Öfkesini yutanlar…”3 der. İmam “Bırakın onu der. Bu safer hizmetçi: İnsanları affedenler…” der.

İmam: “Seni affettim.” Diye cevap verir. Hizmetçi: “Efendim! Allah ihsan sahiplerini sever.”4 der. Bunun üzerine İmam (a.s):” Seni Allah rızası için azat ettim. Bugüne kadar sana verdiğimin iki katı da senin olsun. “buyurur.5

Cömertliği ve Keremi

Sahip olduğu büyük ruh ve seciyeyle İmam Hüseyin b.Ali (a.s), fakirlere ve muhtaçlara yardım eder, dul ve yetimleri himaye ederdi. Kendisini ziyarete gelenleri teskin eder, rahat ettirir, yüreklerine su serperdi. Kendisinden yardım isteyenlerin ihtiyaçlarını giderir, onların istemenin ezikliğini hissetmelerine izin vermezdi. Akrabalarını kesintisiz bir şekilde ziyaret ederdi. Eline bir mal geçtiği zaman, onu taksim eder ve ardından infak ederdi. Bu, âlicenap, cömert insanların seciyesi, kerem sahiplerinin karakteri ve hoş görülü insanların ayırıcı özelliğidir.

Gecenin koyu karanlığında yiyecek dolu bir torba ve bir miktar para alır, dul ve yetimlerin evlerine götürürdü. Muaviye b. Ebu Süfyan bile, onun bu özelliğine tanıklık eder. Bir gün Muaviye bazı şahsiyetlere birtakım hediyeler gönderir ve şunu da ekler:

Hüseyin’e gelince, o, ilk önce babasıyla beraber Sıffin’de savaşıp öldürülenlerin yetimlerine dağıtır. Geride bir şey kalırsa, onunla develer keser ve süt içirir.6

Verilen bir selama karşılık olarak birini azat ettiği sahne ise lütuf, erdem ve geniş yürekliliğin müthiş bir örneğini yansıtmaktadır. Enes’in şöyle dediği rivayet edilir:

Bir gün Hüseyin’in yanındaydım. İçeriye elinde bir deste gül olan bir cariye girdi ve elindeki güllerle Hüseyin’i selamladı. Hüseyin ona şu karşılığı verdi: “Allah için seni azat ediyorum.” Dehşet içinde kalarak şöyle dedim: “Bir cariye elindeki bir deste gülle seni selamlıyor ve sen de onu azat mı ediyorsun?” Hüseyin şöyle dedi: “Allah bizi böyle terbiye etti. Yüce Allah buyuruyor ki: ‘Bir selamla selamlandığınız zaman, ondan daha güzeliyle veya onun misliyle karşılık verin: Cariyenin verdiği selamdan daha güzel, onu azat etmekti.”7

İmam Hüseyin’in (a.s) cömertliğinin ve affediciliğinin bir göstergesi de, hastalığı esnasında borçlarını ödeyemeyen Usame b. Zeyd’in borçlarını ödemeyi üstlenmesi ve onu bu sıkıntıdan kurtarmasıdır.8 Kaldı ki Üsame, babası Emirü’l-Müminin’in (a.s) karşıtlarının saffında yer almıştı.

Bir gün Hüseyin’in (a.s) kapısında bir dilenci durdu ve şu şiiri okudu:

Senin kapının tokmağını çalan

Ve isteyen, asla eli boş dönmez.

Sen cömertsin, sen güvenilensin

Baban da fasıkları öldürendi.

Hüseyin (a.s), derhal kapıya koştu. Adamın görünüşünden yoksul ve ihtiyaç sahibi olduğunu anlayınca, Kanber’i çağırdı ve şöyle dedi:”Bizim nafakamızdan geriye ne kaldı?” Kanber:”Aile halkının arasında bölüştürmemi istediğin iki yüz dirhem kaldı.”dedi. İmam (a.s) “Şimdi sen o parayı getir. Çünkü şu anda bu parayı daha çok hak eden biri geldi.”dedi ve parayı alıp dilenciye verdi. Ayrıca ondan özür dileyerek şu şiiri okudu:

Al şunu ki ben senden özür dilemekteyim

Bil ki sana şefkatle bakmaktayım

Eğer yarın önümüze çıkarsa bolluk

Üzerine cömertliğimizi akıttığımızı görürsün

Fakat zamanın şartları değişkendir

Şu an elim dardadır.

Bedevi teşekkür ederek sadakayı aldı, ona hayır duada bulundu ve onu övmek maksadıyla şu şiiri okudu:

Tertemiz kılınmışlar, yakaları temiz mi temizdir

Nerede anılırlarsa, onlara salâvat gönderilir

Sizler, sizler en üstünsünüz; sizin yanınızdadır

Kitap’ın ilmi ve surelerin getirdiği

Bir kimse nesebini söylerken Ali soyundan değilse

İnsanlar içinde övünecek bir şeyi yoktur.9

1-Bunun öncekinden farklı bir kıssa olması ve buna göre bu fakirlerin yediklerinin sadaka olmadığı için İmam’ın onların davetlerini kabul buyurduğu mümkündür. A’yanu’ş-Şia, 1/580; Tarih-u İbn Asakir, Tercumetu’l-İmam el-Hüseyin,Hadis196Tefsirul-Burhan,2/363

2-İhkaku’l-Hak, 11/431

3-Al-i İmran,134

4-Aynı ayetin devamı

5-Keşfu’l-Gumme, 2/31; el-Fusulu’-Muhimme İbn Sabbağ,s 168 (küçük bazı değişikliklerle beraber)…A’yanu’ş-Şia,4/533-6-6-Hayatu’l-İmami’l–1/128,Uyunu’l-Ahbar’dan naklen

7-Keşfu’l-Gumme, 2/31;el-Fusulu’l-Muhimme s.167

8-Biharü’l-Envar,44/189;Menakıb-u Al-i Ebi Talib,4/65

9-Tarih-u İbn Asakir, 4/323;Menakib-u Al-i bin Ebi Talib,4/65

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu